Mevsim geçişleri aslında tam bir hazırlık dönemidir.Tıpkı doğa gibi bizim de bazı hazırlıklar yapmamız gerekir. Vücut tam bir denge unsurudur.Denge aslında sağlıkla eşdeğerdir.Peki sürekli değişen ısı,nem ve hava durumu yani çevresel koşullar sayesinde bu dengeyi nasıl sağlar ve koruyabiliriz?
Bu noktada şunu da söylemeden geçemeyiz. Sadece ısı ve iklim faktörleri değil, stres,dinlenme kalitesi,beslenme çeşitliliği ve doğruluğu, ihtiyacımız olan enerji bu dengenin içsel değişimleridir. Ortak ihtiyeçlarımız olsa da bu ihtiyacın hem dozu, hem zamanlaması sizin hem içsel hem de dışsal şartlarınıza göre değişecektir. Bu konuda kendiniz ile ilgili iyi gözlemlemeniz ve sağlık danışmanlarınıza bunları iyi aktarabiliyor olmanız önem taşımakta.
Bu koşullardan sonra gelelim sağlık danışanlarınızdan taleplerinize. Zaman zaman sosyal medyadan duyup gördüğünüz bilgiler bulunsa da güvendiğiniz bir sağlık danışanınıza kulak vermek önem taşımakta.
Unutmayalım ki beslenme nasıl ki tek yönlü olduğunda yetersiz kalıyorsa destek ürünler de tek yönlü yüklendiğinde beklenen sonucu doğal olarak vermeyecektir.
Bağışıklık kelimesi ilk zamanlar kara mücver (Samburucusnigra) ile anılırken şimdi, C vitamini, D vitamini , Çinko olmadan olmaz noktasına geldi.
Beta glukan aslında uzun zamandır var olan bir bağışıklık güçlendiricidir. Sadece grip nezle gibi rahatsızlıklarda değil aynı zamanda uçuk,aft benzeri viral enfeksiyonlarda da hem önleyici hem iyileşmeyi hızlandırıcı başarılı bir moleküldür.
Bir diğeri ise pelarganium sidoides kökü (Güney Afrika Sardunyası) ekstresidir.Hem yetişkin hem çocuklarda kullanımı oldukça güvenilir ve kolaydır.Sadece damla adedini değiştirerek tüm aile bireylerinin kullanabileceği bir formülü vardır.Tadı ise var ile yok arasıdır.
Ekinezya,propolis alerjik reaksiyonların arttığı dönemlerde bağışıklığı düzenlemede katkı sunar fakat doğal kendi yapımımız diye düşündüğünüz ürünlerde de alerji riski tam tersi artmaktadır.
Bütün bu takviyeler aslında bakteriyel veya viral olsun bir hastalık etmeni ile karşılaşmış bireyi desteklemek, savunma savaşı sırasında daha az sıkıntı ile galip gelmesi için verilir.Yani savaşı yine bireyin kendisi verir.
Peki bu şekilde alınan destekler doğru şekilde emilip fayda sağlıyor mu? Emildikten sonra hedeflenen bölgede zamanında etkili formuna dönüşüyor mu? Bazı etken maddeler direk etkin formunda verilirken bir kısmı ise vücuda hedef bölgeye taşınabileceği hali ile verilip orada etkin hale dönüşmesi beklenir.
İşte bu noktada vücudun sağlıklı bağırsaklara ve gerekli taşıyıcı ya da dönüştürücü yapılara sahip olmaması tüm bu süreci daha da zor bir noktaya taşır.
Kısaca şöyle diyebiliriz,sağlıklı bağırsak ve enzim faaliyetleri , enzimleri aktive eden vitamin ve mineraller vücutta optimum düzeyde olmalı.Bir insanın günlük ihtiyacı olan bu vitamin ve minerallerin RDA değeri ( Günlük Optimal Doz) bazı üreticilerin ürünlerindeki kutu üzerinde yazmaktadır.
Aslında sonuç olarak, probiyotik,Prebiyotik, Magnezyum, Vitamin D, Çinko ve Selenyum gibi mineraller hasta olmayı beklemeden periyodik olarak alınabilir.
Sonuç olarak bir bütün olarak vücut değerlendirilmeli , vücudumuzdaki eksik olabilecek mineral dengesini tahliller ile takip etmeli,genetik faktörler kişiye özel değişen şartlar her birey için farklı bir destek ve tedavi yöntemi gerektirmektedir.
Haber Alıntı : Ecz.Beybin Şimşek (Görüş ve aktardıkları için teşekkür ederiz)